22 Şub 2013

2 Doğum Günü Satırlarım


30 a 1 kala ömrümde şöyle bir baktım da ellerime, neler canlandı gözümde neler...

Kendimi bildim bileli kalem tutar ellerim. O kadar hevesliymişim ki okuyup yazmaya beş buçuk yaşında sıralardaymış bedenim. O zamanlar böyle 4*4-4 falan yok tabi. Ogün bugündür kalem elime yapıştı kaldı sanki. Hala okuyorum, hala sınav peşinde koşuyor, hala sıralarda yaşıyorum ve hala dolduruyor boş sayfaları ellerim.

30 a 1 kala ömrümde şöyle bir baktım da ellerime... 

Annem kızmasın diye başlamışlar ev işlerine.ilk zaman nedir bilemem ama dışarı çıkmak için iş yaptığımı bilirim bizaman. Ellerime bezde yakışmış hani, ne olsa sahibim ya kadın genine. Hala yapıyorum,hala yıkıyorum ve hala sağımı solumu topluyor ellerim ama artık kendi sıcağımda, evimde... 

30 a bir kala ömrümde şöyle bir baktım da ellerime... 

Kaşık tutmaya başlayalı yıllar yıllar olmuştur dedim, tencere içinde kaşık çevireli bile on beş kadar takvimi de çevirmiştir ellerim.O zaman bu zaman yemek yapsam da en çok oğluma çorba yapmaya yakışır ellerim...

30 a 1 kala ömrümde şöyle bir baktım da ellerime... 

Kalem tutan, çamaşır asan, helva kavuran...

Bir el tutan ömürlük olsun diye, bir baş okşayan ömrü hayırlı olsun diye... 

30 a 1 kala ömrümde şöyle bir baktım da ellerime... 
En çok semaya açılan hallerini sevdim, ellerimi veren de beni sevsin diye...



21 Şub 2013

0 Çocuk Eğitimi El Kitabı



Ben çocuk eğitimi kitaplarını çok sıkılarak okuyanlardanım.Oflaya poflaya ancak bitiriyorum o kitapları. gecen gün kütüphaneyi karıştırırken bir kitap geçti elime.
Eşim öğretmen olduğu ilk yıllarda almış bu kitabı. Prof.Dr.Haluk Yavuzer imzalı kitabı bir çırpıda okudum. Kitap örneklerle işlenmiş ve karikatürlerle bezenmiş.çok keyifli ve oldukça bilgilendirici. 
Eğer elinize geçerse atlamayın hatta elinize geçirmeye çalışın derim.. 

Tüm kitabı fotoğraflamak istedim aslında ama :) ne bunları güzel çekecek bir makinem ne de düzeltecek kadar bilgim var.sadece içerik ile ilgili fikriniz olsun diye birkaç kare ile sizleri başbaşa bırakıyorum...






17 Oca 2013

4 Burnumda bir acı koku...



2009 Kasım ile başlayan bir süreç. Aman Allah'ım ömrümün beklediğim en uzun dönemi. Ne okulu bitirmeyi böyle bekledim, ne askerdeyken nişanlımı, ne de Ağustos ayında iftarı...

Yatağa yapışık geçen günlerim, odamdan bile tiksindirdi beni. Çubuk kıraker ve beyaz leblebi ile akşam etmeler, pencereden bile bakamadan geçen günler...üstüne zehir gibi bir kış, birde yalnızlığım ki sormayın ne acı! çektiğim öyle yalnızlık ki hala gözüm yaşarır, dillendirmeye cesaret edemem...

O bunalım hormonlarının vücudumda kova kova aktığı dönem,çetin bir kış vardı yine bu memlekette.Depresyona koşa koşa gittim bende haliyle. Birde derdiyle ancak kendi başını yiyen ben, gücendiğini,kızdığını,ne hissettiğini muhattabına çıtlatamıyor bile. Kendi kendine ağlayıp duruyor, yastığına gömülüp. 

Mutfağa girmeyi bırak, m' sini bile duymaya tahammülü yok kulaklarımın.Birgün kendimi iyi hissedip, hünkar beğendi yapmaya kalktım mesela akşama, hala o patlıcan közlemesinin kokusu burnumdan gitmiyor. Bak yine ne pis pis koktu o!

Aşermeler, mide bulantıları, ruh bozuklukları, birde migren geliyor arada ki , ilaçta yok hadi sar alnına patatesleri ağla zırla yat yine! Bu patates olayıyla nasıl dalga geçerdim nasıl.Allah derman aratmasın, herşeyi deniyor insan...

Öyle böyle derken geçti gitti 9 ay ve benim saçlarıma ilk o zaman düştü aklar...şimdi nereden çıktı peki tüm bunlar? 
Oğlum uyusun diye yanına uzandım, dışarıda yine kar, buz, soğuk. Pencereden kafamı uzattım, o günlerin kokusu geldi burnuma.
Hala kar gördüğümde midem bulanıyor desem ne dersiniz?  Rabbim beni kışı az, karı yok bir yerde rızıklandırsın inşallah! Ve tüm hamilelere sabır versin, Yavrularını sağlıkla kucaklarına almayı nasip etsin!